4 Mart 2018 Pazar

YIKILMAYISLARIMIZA💪💪💪

Mitolojide ölümlüler ( yani insanlar) ve ölümsüzler ( yani tanrılar) birarada yaşamaktaymış. Ancak insanlar o dönemde sadece erkeklerden oluşmakta imiş. Tanrılarla o denli laubali olup, sınırsız olmuşlar ki Zeus bu şımarık, ters, ahlaksız , kaba , kendini akıllı ve güçlü sanan aptallar ordusuna, kendilerini hale yola soksun ve incelsinler diye az çok vücutça kendilerine benzeyen ama aslında kendilerinden çok farklı, bir varlık gönderdi"kadınlar".

Zeus sanatkar bir tanrı olan ve dahice eşyalar yapan bir tanrı olan oğlu Hephaistos 'a bu işi havale etti. O da toprak ve suyu çamur haline getirerek, kadın şeklini oluşturdu. Kalbine başkalarına uzaktan hoş , parıltılı, göz alıcı , büyüleyici romantik ; yakınına gidince ise "dışı seni, içi beni yakar" türünden kor halinde ateş yerleştirmiş. Tüm tanrı ve periler ona o kadar çok özellik, güzellik ve hediyeler vermişler ki adı Pandora ( tümüyle armağan) olmuş. Afrodit ona vücut modelini ve güzelliklerini , Athena ince ve süslü elbiseler ve bunları giyme hevesini, Hermes ise onun kalbine ihanet , kıskançlık ve aldatıcılık tohumlarını atmış. Zeus ise onu insanlar arasına göndermeden önce bir kutu vererek, bu kutuyu kendisi izin vermeden açmamasını söylemiş. O yeryüzüne gönderilirken ,ateşi dolayısı ile aklı tanrılardan çalarak, insanlara kazandıran Prometheus'un kardeşine yollanmış. Bu sırada Prometheus kardeşini uyararak, Zeus'un göndereceği hediyeyi almamasını, aksi takdirde bu varlıklara uygun davranılmadığında ,yeryüzünde bu varlıkların intiharlar, katliamlar ve savaşlara yol açacağını söylemiş. Ama Prometheus' un kardeşi gördüğü güzellik karşısında her şeyi unutarak, onu erkeklerin dünyasına götürmüş.

Bu güzellik abidesi de yeryüzüne indiğinde içindeki merağı yenememiş. Açılması yasak olan kutuyu açıvermiş. Kutu açılır açılmaz içinden acı, şehvet, yalan, ihanet vb. her türden dert bir anda tüm dünyaya dağılıvermiş. Bu sırada olayın korkunç şokundan kurtulabilen Pandora hemen kutunun kapağını kapatabilmiş , ancak kutunun içinde

   sadece ümit hissi kalabilmiş.
Bu hikaye Yunan mitolojisinde olup netten alıntıdır.

Ben çok yazamıyorum madem yazamıyorum böyle hikayeler paylaşayım o zaman dedim 😊
Bu motiflerin her bir ilmeginde benim umitlerim, hirslarim , uzuntulerim , sevinclerim , düşüşler im ,cikislarim, yorgunluklarim , pes edislerim ama herseye rağmen yikilmadan dik duruslarim saklı.
Dışardan baktığında sanki herkesin hayatı mükemmel gözüküyor.
Bana kalırsa herkes kapalı bir  kutu 😊
Ne diyelim o zaman yikilmayislarimizin şerefine orelim. ☺


15 Şubat 2018 Perşembe

Başlangıç ,ben geldim..

Evett tam  üç yıl sonra bloguna bu güzel #200daysofgrannysquare  etkinliği sayesinde geri döndüm.  Umarım istikrarlı bir şekilde devam edebilirim. Bu üç yılda neler mi oldu?  Zor günler oldu. Zor bir dönemden geçiyoruz. Canım küçük ogluma  beş ay önce diyabet teşhisi kondu. O günün tarihini aklımda tutamiyorum. Dünya durdu,hayat durdu o gün. Zorlu bir süreç başladı.  Kendini suçlamalar, ben nerde yanlış yaptımlar, isyanlar , nefes alamamalar , korkular.....
Ama zaman bir kez daha gösterdi ki herseye alisiyor insan aslında alışmak çokta zor  değil.  Mutfak alışverişi, beslenme şekli değişiyor. Ben çok sansliyim uyumlu bir oğlum var. Zor olan o dokuz yaşında bir çocuk günde en az altı defa parmağını delip kan sekerine bakıyor.  Dört kere ınsulini yapılıyor. Bir kere isyan etmiyor.  O bir cesur yurek😊 Kendi kendimi sürekli sorguluyorum.  Ben hiç oglene kadar yattigimi bilmem çocuklarıma kahvaltı hazirlamadigim bir sabah yok , sabah herkesi ugurlarim ilk işim yemek pişirmek nasıl  ,nasıl yani? Aslında hayatı akışına bırakıp, anı yaşayacaksın.  Ben hala beceremiyorum belki ogrenirim bir gün 😇
Hayatımın en renkli kısımları tabii ki hobilerim onlar  benim yangın sondurucu tuplerim 😊bir tane değil zamanla yaptıkça buradan paylasacagim.  Ben çok mu gevezelik yaptım? Bütün içimden aklımdan geçenleri yazdım. Bu günlük bu kadar olsun. Yazdıklarımı kontrol etmiyorum. Olduğu gibi yolluyorum. Sevgiyle kalın 😊